Perşembe, Haziran 10, 2010

Montessori hemen burada!

Daha geçen biri sordu ki Denizhan'ı hangi yuvaya gönderecekmişiz? O an bana bakanlar ayakta kocaman bir soru işareti görmüş olabilirler:) 
-"Bilmiyorum, biz daha uyku, yeme, içmeye kafa yoruyorduk. Çok erken değil mi?"
-"Bak zaman bir anda geçer. Hangi ilkokula göndereceksen onun anaokuluna göndermelisin."
-"A, öyle bir şey var değil mi?"
Mezun olduğum okullarımı, orada yaşadıklarımı, görüştüğüm ve artık görüşemediğim arkadaşlarımı sevsem de, okul vs. konularında takıntılı olmadığımı düşünürüm. Benim gibi kolej mezunlarına verilen ve sıkı bir gazdan ibaret olan "kolejden sonra hayat yoktur.", "mezunun mezundan başka dostu yoktur." gibi her türlü teze ilgisiz kalırım. Çocuğum nasıl bir okulda okumalı konusunda da net bir fikrim yok, yeter ki özgür olsun, kendi olsun.
Ali ile ne istediğimize daha oğlumuz portakalda C vitamini iken karar vermiştik,  "Mutsuz, kendini sevmeyen bir çocuk olacağına Galatasaray'da okuyan kendinin farkında, hafiften it bir tip olmasını tercih ederiz."  Genelleme dahilinde, hani galatasaraylıların bu ülkede kıskançlıkla karışık bir şekilde hor görülen bir tavrı vardır ya, kendinden emin, düzene , baskıya olur da baş eğmesi gerekirse bile bunu kendi içinde bir itlikle tiye alarak mağrur kalan:) 
Çocuk  yetiştirme üzerine bunlar tabi eşekten kuşaktan haberi olmayan yeni evli bir çift için ne kadar rasyonel bir söylemse, o kadar rasyoneldir. Haddinden fazla çok ciddiye alınıp da ileride gözümüze sokulmamalıdır:) Sonra geçen sene yeğenimiz GS'ya girince de tanımaktan çok gurur duyduğum bu genç adamın da gelişimine şahit olabilmekten heyecan duyduk.

Şimdi önümüze bu geldi. Üye olduğum anneler grubu yeni bir şeylere sadece dernek olarak, kar kaygısı gütmeksizin öncülük ediyor.
Bu projeden anladıklarımı kendi sözcüklerimle ifade edersem:

Çocuğa "bir proje olarak" yaklaşmak veya ona olasılıkların sonsuz olduğu ama gözetildiği özgür bir ortam sağlamak arasında seçim yapabilecek bu okul sayesinde aileler.


Bu eğitim sistemi üniversitede bir hocamın bizleri yüreklendirmek adına anlattığı bir anekdotu aklıma getird:. Fırsatım olmuş ve çizmiştim daha önce. 
"Üniversite bir fabrikadır." demişti. "Amacı kendisine gelen ham, işlenmemiş tomruklardan işlenmiş ürün, mesela 10*10 kalas elde etmektir. Fakat bu fabrika kendi içinde değerlendirme yapamaz, görevini kendi bildiği kurallar içerisinde gerçekleştirir. Yani bu fabrikaya bir tomruk yerine çok güzel ahşap bir iskemle gelirse onu ayırt edemez, onu da parçalar ve işlenmiş 10*10 ahşap haline getirmeye çalışır.Yani kendinize dikkat edin." demişti bizlere. Artık bizim kuşak tornadan geçmiş, bırakalım da gelecek için "İşte Montessori budur!" deniyor.

Amaç dahiler yetiştirmek gibi bir iddia değil, her çocuğun kendi değerinin ve yeteneklerinin farkına varmasını sağlayarak "gerçek" potansiyelini keşfetmesi.Merak ediyorsanız buyrun tıklayın:

Veli inisiyatifi montessori okulu
Not: Başta tereddütleri olan bir annenin Montessori tecrübesi - gerçek deneyimler için Bölüm IBölüm IIBölüm III.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yaşanan her an, hissedilen her duygu benzersiz ve "1" kerelik. Unutmamak için yazıyor ve paylaşıyorum...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...