Salı, Kasım 30, 2010

Denizhan Firarda!

Denizhan'ın tam bir sokak kedisi olduğunu defaten ilan etmişimdir bu sayfadan. Bir de anahtarlara olan merakını yazmıştım daha önce.
Olay şöyle başlıyor. Önce yemek masasının sandalyesine tırmanmaya çalışıyor veya kendini oturtturuyor. Ardından bizim yemek masasının altındaki çekmecelerden gizli(!) yedek anahtarı buluyor. Gerekli malzemeyi ele geçirdikten sonra masayı terkeder. Kapı kilidine uzanmasını sağlayacak bir nesneyi ayağının altına getirir. Üstüne çıkar veya çıkarttırır kendisini. Başlar kapıyı açma çalışmalarına.
Bu şekilde dakikalarca uğraşabiliyor. Ayına göre bir konsantrasyon mucizesi gösteriyor neredeyse.  E tabi, ucunda firar edecek ya sokağa:)

Pazar, Kasım 28, 2010

Büyükanne ve Büyükbaba'nın telesekreter mesajı!

Günaydın ... şu anda evde değiliz, lütfen mesajınızı bip sesinden sonra bırakınız. biiiiiiiiyyyp.

Eğer çocuklarımızdan biri iseniz, "1" e basınız. Daha sonra 1 ila 5 arasında dünyaya geliş sırasına göre kim olduğunuzu belirtiniz.

Eğer çocuklarla kalmamızı istiyorsanız "2"ye basınız

Eğer arabayı ödünç almak istiyorsanuz "3" e basınız

Bizlerden yıkama ve ütü yapmamızı istiyorsanız "4"e basınız

Çocuklarınızın bu gece bizde kalmasını istiyorsanız "5"e basınız

Okuldan torunlarımızı almamızı istiyorsanız "6"ya basınız

Pazar günü için yemek hazırlamamızı istiyorsanız, yada eve servis edilmesini tercih ediyorsanız "7"ye basınız

Bize yemeğe gelmek istiyorsanız "8"e basınız 



Sorun para ise "9"a basınız

Bizi yemeğe davet edecekseniz, yada, bizi tiyatroya götürmeyi arzu ediyorsanız, hemen konuşmaya başlayın,,, DİNLİYORUZ...!!!!



***
Not:Bu metin mail yoluyla dayımdan geldi. Ama paylaşmasam olmazdı :)

Cumartesi, Kasım 27, 2010

Hep dinlesek...

Ali'nin bir hayali var. Bir gün, ileride bir gün sırf zevkine de olsa, sevdiği bir mekanda DJ'lik yapmayı hayal eder. Eskiden müzik dinlemeye daha çok vakit ayırdığımız zamanlarda şunları da, bunları da çalarız derdik. Hep de bir liste yapma fantezisi sürüp giderdi. Maalesef yıllar geçtikçe, ya bizim de içimiz geçtiğinden, artan sorumluluktan, kendimize ayırdığımız vakitlerin giderek azalmasından istediğimiz gibi müzik dinlemekten bile kendimizi mahrum eder olmuşuz. Hele ben %95 Denizhan'ın müzikleriyle yaşıyorum, Music Together, Classics for Kids vs.
E bu müzikler çok güzel de ben kendi müziğimi de özledim:)
Burada bir liste başlatıyorum, Ali ile sevdiklerimizi kaydetmek adına. Şimdi TV'de çalanla başlıyorum:
1- Fastball - The Way (Tek şarkılık şöhrettin bizim için ama kalbimizde yerin ayrı.)
2- Israel Kamakawiwo - Somewhere Over The Rainbow! (Denizhan daha karnımdayken aylarca dinlemiştin. Erkut dayın hatırlattı.)
3- Buena Vista Social Club ve üyelerinin hemen tüm şarkıları.

Listeye sizin için eklememizi istediğiniz bir şey varsa, yazdırın, bir gece DJ Ali sizin için çalabilir belki de:)

Perşembe, Kasım 25, 2010

Güle güle Dayı-dede...

Denizhan'ın anneannesinin dayısını kaybettik. Böyle yazınca çok uzak akrabalarmışız gibi görünse de, öyle değildi aslında. Sülale olamayacak kadar küçük bir aileyiz biz.
Benim çocukluktan beri bol kahkahalarıyla hatırladığım bir 2. dedemdi. Anneannemin erkek kardeşi olduğu için ilk kim uydurdu bilmem ama biz onu Dayı-dede diye çağırırdık, hem çok zekice hem de komik bir lakap. Hayat böyle işte.
Bugün en büyük kızına başsağlığı dilerken, "Babamsız olmuyor, olmuyor işte!" dedi. Doğru, tek gerçek bedenin ve de egonun geçiciliği ise bunca hırs, öfke neden? "Her şey insanlar için." Tamam da, insanoğlu ve kendim için bunlardan arınmanın zamanı yakın olsa  artık?
Bedenin geçiciliği vs. konuları henüz Denizhan'a açıklayabileceğim, ya da onun açıklama beklediği bir noktada değiliz diye düşünüyorum.
O gün gelmesin :$
Resimden: Bu resim de yayınlanacaklar listesinde, taa Temmuz başından. Bodrum'a 2 aylık tatile gitmeden önce doldurduğumuz oyuncak, erzak ve ıvır-zıvır kolimiz. Tabi ki Denizhan önce hevesini aldı, koli ardından doldu ve kapandı.

Salı, Kasım 23, 2010

Bayram Zayiatları


  • Bayram'da bir çok eve gittik, eş dost gördük. Bizimki kucağa, öpülmeye, sevilmeye doydu. Anne tarafından aynen annesi gibi bir çok ailenin ilk torunu. Baba tarafından da şanslı, aileye bu kuşakta gelen 2. bebek ama uzun yıllar aradan, tam 14 yıl aradan sonra. E tabi bu durumda el bebek, gül bebek olması kaçınılmaz. En yakın kuzeni   15 yaşında bir delikanlı. 
  • Bu bayramda ailemizde ayrı bir sevinç dalgası daha doğdu. Bir bebek daha geliyor! Yok yok, bu sefer bizden değil:) Talihli başka çiçeği burnunda evli bir kuzen ve eşi. Bizim Aslan burcu bebeğimiz şimdilik ilgi odağı olmanın keyfini sürüyor, bin türlü numara, tatlı şımarıklık gırla gidiyor. Bakalım seneye ne yapacak?


  • Benim kuşağımda benim, kardeşimin ve kuzenlerimin arası hep 2 yıl. 78-80-82-84. Bu üstün matematiksel dizi için Annemleri, Dayımlar ve Teyzemleri tekrar tebrik ediyorum. Bu yeni gelecek bebeğimizin de Denizhan ile arası 2 sene olacağı anlaşılınca, sıradaki  tüm kuzenlerin çocuğa karışma tarihleri yaş sırasına göre belirlenmiş oldu. 2009-11-13-15 şeklinde. (Nişanlı olanların işi nisbeten kolay da, benim ayda 2 izni olan kardeşim ne yapsın? Kendisi varlığını şehrimize vakfetmiş bulunuyor, Marmaray'da çalışıyor. Uzun zaman umudumuz şantiyesinin içinde bulunan arkeolojik alanda sürmekte olan kazıdan bir prenses bulmasıydı, ama anlaşılan kazılardan iyi bir haber çıkmıyor.)
  • Bu arada bir başka tesadüf bu yeni gelecek bebeğin doğumgünü ile Temmuz'da evlenecek kuzenimin düğününün tarihlerinin çakışma olasılığı. Dolayısıyla şu anda bahçesinde düğün yapılabilecek, mümkünse boğaz manzaralı bir doğum hastanesi arıyoruz:) Önerisi olan?
  • Bayram'ın son günü Denizhan'ın babasına mola verip evde bıraktık ve dayısı,dedesiyle Darıca Hayvanat Bahçesi'ne gittik. Hayvanat Bahçesi İstanbul'da tek. Bu kurumun özel girişim olmasını da takdir ediyorum. Ama gene de mekanı ve bütçesi çok dar kaldığı anlaşılan bu mekanda pek çok hayvan çok mutsuz görünüyordu. Bu konu bence Belediye be hatta tüm kentin desteğini hakediyor oysa. o koca 2.5 saatte çekebildiğim tek pozu utanarak yayınlıyorum. 
  • Gelelim başlığa. Bayramın ikinci günü ziyaret sebebiyle Denizhan'a maruz kalan Dayım ve Yengem'in evindeki hasar listesini açıklıyorum:
    1. 1 adet Amber tesbih (İpi koparılıp mutfağın dört bir yanına boncuğu dağıtıldı.)
    2. 1 adet Oltu taşından tesbih (İpi koparılıp mutfağın dört bir yanına boncuğu dağıtıldı.)
    3. Bozulan Bulaşık Makinesi (Ertesi gün çalışmadığı zannedilerek eve servis çağrılır. Aslında biri tarafından program ayarları kapatılmış.)
    4. Çıldırmış Fırın (Bilinmeyen bir el tarafından kurulan fırının alarmı geceyarısı çalmaya başlar, ev halkı koşuşturur.)
Anlaşılacağı üzere bizimki ilk iki maddedeki tesbihleri dağıttıktan sonra çıkan arbedede büyüklerin boncuk toplamaya girişmesini fırsat bilip, beyaz eşyaların elektronik beyinlerine dalmış. Fotograftaki ayıyı da gen söz konusu olay mahali olan Dayımlar'da bulup, yere indirtip, sıcakkanlı bulmuş olacak ki kucağına oturmuştu.
Bu gidişle gelecek bayram gidecek/ bizi kabul edecek kapılarımız tek tek azalacak?

Denizhan'a Not: Bu bayram artık baban ve bizim için de bir milat. Artık gezmeye ve bir çift olarak beraber yaptıklarımıza tekrar geri dönme zamanı:) Bayramdan sonraki ilk cumartesi seni küçük halan ve babaannen ile oynamaya bırakıp sinemaya gittik. Seni orada bile özleyip, ileride beraber gideceğimiz filmlerin hayalini kursam da, itiraf ediyorum, çok güzel ve özgür zaman geçirdik:)
Bayramdan önceki hafta da Anneannen ve Dedene seni emanet edip 4 saat ipimizi koparıp gezmiştik. Özgür bırakılınca ne yapacağını şaşıran deli kelebekler gibi ne yapacağımıza karar veremeden oradan oraya çırpındık:) Çok güzeldi.

Maşallah veya ?

Sünnetin ardından Sevgili AyçA'nın çektiği müthiş fotoğraflar ve bir de ailenin şef tadındaki kadınlarının tadından yenmez lezzetleri kaldı.

Sünnet 20 Ekim'de olmuştu ve iki hafta sonrasında iyileşmiş bir Denizhan ile beraber aile arasında bir kutlama yaptık. Kutlamalar için Babaannesi'nin aldığı Sünnet Kıyafeti'ni giydi; ama şapkasını asla. Giysisini giyip aile arasına karıştıktan kısa süre sonra Maşallah'ın "ş"si düştü. Aramızda Denizhan'ın içinden geçen MaZallah'tı herhalde diye takıldık. İşte bizim delikanlıdan boy fotoğrafı.
Denizhan'a Not: İleride özenir de, olası arkadaşların gibi bir sünnet töreni istersen, deliye her gün bayram diyen annen ve baban olarak sana şimdiden istediğin gibi bir kutlama sözü veriyoruz. Hani istersen?
Kendime Not: Operasyon sonrası antibiyotik ve bazı ağrı kesiciler verildi. Antibiyotik olan Bactrim'i 8 gün kullandık. Ağrı kesicileri kullanmamıza hiç gerek kalmadı - neyse ki. Zaten antibiyotik ve her türlü ilacı kullanmak benim mecbur kalmadan girmediğim bir yol.

Perşembe, Kasım 18, 2010

İyi bayramlar Ünzile...

Ünzile bir masal kahramanı değil, Sezen Aksu'nun bir şarkısında geçen gerçekçi bir karakter. Melodisini çok sevdiğimden arada dilime takılır, sözleri ağzımdan dökülürken içimde derinlere dalarım. Şarkı çok eski bir Onno Tunç bestesi ama daha yakınlarda Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nin tanıtım filmeleirnde Şebnem Ferah seslendirdi bu şarkıyı, hatırlar mısınız? Denizhan'a bile bu şarkıyı söylemişliğim vardır. Şarkının sözlerinin birazı şurada:

Varmadan sekizine Ergin oldu Ünzile
Hem çocuk,hem de kadın 

On ikisinde ana
Bir gül gibi al ve narin, Bir su gibi saydam ve sakin
Susar kadın Ünzile

Yağmuru kim döküyor, Ünzile kaç koyun ediyor
Dayaktan uslanalı hiçbir şey sormuyor

Korkar durur gitmez Köyün en son çitine
İnanır o sınırda Dünyanın bittiğine

Çağdaş Yaşam da desteklenir mi demiyordur artık herhalde hiç kimse:) Hele ki "İlkokulda bile türban olsun." dendiği bu günlerde. 
Amacım kimseyi terörize etmek, ajite etmek değil. Hatta bunun gereksiz enerji kaybı olduğunu farkediyorum artık. Tehlike olarak algılamak ya da geleceğimizden korkmak olarak değil, kendi yaşamımıza sahip çıkmak için, pırıl pırıl kızlarımız da okuyup kendi geleceklerine ve ülkemin kaderine dokunabilsin diye size ÇYDD gönüllüsü gönlü güzel bir arkadaşımın çağrısından bahsetmek istiyorum. Aşağıdaki yazıyı aynen Sibel'den alıntılıyorum.





Bir yıl çok çabuk geçti. Yılbaşı yaklaştı. Bu yıl da kendinize ve sevdiklerinize ajanda satın alarak desteğinizi gelenekselleştirmek ister misiniz? Belki bu yıl daha çok bağış toplayıp geçen yılın rekorunu kırarız.
Bu yıl, ajandaların yanında dilerseniz gönüllülerimiz tarafından el emeği ile yapılan Ünzile Bebek veya mıknatıslı resimlerden de alabilirsiniz. Ekte fotoğraflarını gönderiyorum. Ajanda 10 TL, Ünzile Bebek 10 TL, Mıknatıslı resimler ise her biri 5 TL’den satılıyor.
Ben yine istediğiniz ürünleri kargo ile size ulaştırırım. TC Kimlik no’nuzu gönderirseniz bağış makbuzu da kestiririm. İstediğiniz adedi (ajanda, Ünzile Bebek ya da mıknatıslı resim) ay sonuna kadar bana mesaj ile bildirin, ben de size hesap numarası göndereyim. İyi bayramlar...



Bu ürünleri alarak, okuma imkanı olmayan pek çok küçük kıza Bayram Sevinci yaşatmak isterseniz Sibel'e buradaki mail adresinden ulaşabilirsiniz. 


Sevgiler & iyi bayramlar...
Not: Fotoğrafta Denizhan küçük halasının elinden tutarak babasının anneannesi Ayşe Asya Hanım'ın salonunu geziyor, ısınma turları atıyor.

Çarşamba, Kasım 03, 2010

Bağyan!

Bizimki Taksici, Duygum yolunu şaşırmış klasik bir kadın şoför olsaydı konuşma balonları nasıl olurdu?
Denizhan arabadan sarkarak:
-"Apla, yardımcı olalım mı? Motor mu su kaynattı?" 
Kadın şoför Duygum"Taksici'ye bulaşıp da mı pişman olsam, bulaşmayıp da mı pişman olsam?" ikilemi içinde dudaklarını sekiz yapar:)
Yok yok böyle olmaz, armut dibine düşer. Denizhan sıkı bir beyefendi olur, Duygum da annesi gibi bitirim bir şoför:)
Not: Kadın diyemeyenler/ demekten utananlar(!) neden Bayan diyor için tıklayınız...:D

Salı, Kasım 02, 2010

Acaba yer misin?

Bu yazının altı çizili olma sebebi Blogger'ın kişisel sorunlarını işine, yani blog ortamına taşıyıp, beni altı çizisiz yazı yazma imkanından mahrum etmesindendir! Zira yazar hayatta "kendini fazla ciddiye alma" tribinden 30'lu yaşlarının başında kurtulmuş olduğunu ummaktadır.


Oğlum, başlıkta kastettiğim fiildeki gizli nesne "bildiğimiz Yemek" olsaydı gerçekten yemezdin. Annenin kendi annesinden emdiği sütü burnundan getirene kadar o güzel dudaklarını büzer düğme yapardın. Sonra sonra Anne'nin kendini zeki zannedip ürettiği türlü dahice(!) oyunlara güler, kanmış gibi yapar ve sadece "1" kerecik ağzını açardın, o da "kadıncağız yoruldu diye ödül niyetine". Belki hamur işi veya simit olsa biraz ucundan kemirirdin.
"Acaba yer misin?" derken kastım başkaydı. Hani aylardır mutfak dolabına dadanmıştın. Yere vurmadığın çelik tencere, kapak, kırmadığın emaye kap kacak kalmamıştı, hatırlar mısın? Ben de bir umut Babaanne'nin mutfağında pek keyifle oynadığın plastik ıvır zıvırı getirip bizim dolaba koymuştum, seni belki keser diye. Israrla sen çeliklere uzandıkça "Yok onlar Anne'nin, bunlar Denizhan'ın." demiştim. Hani çok biliyor ya annen, daha zamirler için erkenmiş, kafan karışırmış ben-sen derken falan filan. Sen de beni her zaman yaptığın gibi maymun edip, ne diyeceğimi bile bile her gün defalarca elini çeliklere uzatıp cevabıma kahkahalarla gülmüştün. Üstelik gidip çelik tencereleri gene salona sürüklemiştin.
Bugün aklımda kaç zamandır olanı yaptım. Sana özel tencere seti aldım! Sana dolapta yeni bir yer ayırdım. Bakalım buna ne diyeceksin? Kaç gün seni kesecek bu yeni aksesuarlar? Bu annen ne zaman anlayacak "Resistance is Useless!" / "Direnmenin faydası yok!" *
(*) Bu meşhur repliğin geçtiği film olan The Hitchhiker's Guide to the Galaxy'i seyretmelisin büyüdüğünde, süper komik.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...