Çarşamba, Mart 31, 2010

Gandi'nin 7 ölümcül günah listesi

Hindistan'da Mahatma Gandi'nin mezarını ziyaret eden Erdoğan'a, ülkesinin bağımsızlığı için ömrünü veren bu büyük insanın yazdığı 7 ölümcül sosyal günah listesini armağan etmişler.

Gandi'nin 7 ölümcül günah listesi şöyle:

  *Ilkesiz siyaset* (Politics without Principal)
  *Emeksiz zenginlik* (Wealth without Work)
  *Vicdansız haz* (Pleasure without Conscience)
  *Niteliksiz bilgi* (Knowledge without Character)
  *Ahlaksız ticaret* (Commerce without Morality)
  *Insaniyetsiz bilim* (Science without Humanity)
  *Özverisiz ibadet* (Worship without Sacrifice)

Cumartesi, Mart 27, 2010

Poşetsiz bir hayat...


Öncelikle bir konuda anlaşalım. Fotoğrafın konuyla ilgisi yok! Fotoğrafları ekleme sebebim, her zaman sorumluluk hissettiğim :P okur kitlemin zaman zaman "Yazmayacaksan bu sanal alemde boş yere blog işgal etme, günahtır. En azından oğlanın resimlerini koy, bre insafsız!" şeklindeki baskılarıdır. 
Dnzhn'in geçen hafta çektiğim bu resmini görür görmez Ağlayan Çocuk geldi aklıma. Bruno Amadio isimli ressamın yaptığı düşünülen Ağlayan Çocuk tablosunun duvara raptiyelenmiş takvim kağıdına bir versiyonu, benim çocukluğumda hemen her bakkal, ayakkabıcı ve muadil küçük esnafta vardı - ki ben nedenine pek akıl sır erdiremezdim. 


Girizgah geyiğini atlattığımıza göre başlığa dönersek:


Poşetsiz bir hayat...

Mümkün mü? Aslında bu şekilde yaşamayı seçenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Gönül ister ki sivil toplum bu sefer hükümetlerin politikalarını, global şirketlerin satış yöntemlerini değiştirebilsin.

Bu blog plastik poşetsiz yaşamı özendiriyor: http://pazarfilesi.blogspot.com/
Bu blogun yazarı da plastik poşeti bırakma kararını anlatıyor :http://ge-ce.blogspot.com/20,09/11/posetsiz-alsveris.html

Sen neredesin derseniz? Şimdilik çarşamba günü yaptığım haftalık pazar alışverişini file ve bez çantaya geçirdim. Bunun dışında alışveriş yaptığım dükkanlarda da "jest olsun" diye yaptıkları gereksiz poşet veya kaplamaları yapmamalarını rica edip, mümkünse ürünü direkt çantama atıyorum. 
Doğada çözünür çöp poşetlerini kullanmaya başlamamız ise Ali'nin fikriydi. 
Utangaç bir gülümsemeyle kabul ediyorum ki, bebek bezi kullanarak çöplüklerde yarattığımız dev tepelerin yanında bunlar minik adımlar aslında. Olsun, minik de olsa bir kaç adım.

Not: Denizhan geri geri emeklemeye başladı. Düşündüğünüzün aksine bu durum onu mutlu etmiyor. Çünkü emeklemeye başlamasının sebebi gözüne kestirdiği objeye ulaşmak. Oysa geri geri emekleyince hedefinden giderek uzaklaşıyor. O da buna çok ama çok bozuluyor :)

Pazar, Mart 14, 2010

An'da Hayat...


Başlık aslında ablam Özlem'in yazmak için niyetlendiği ama henüz yalnız bir kalp gibi bomboş olan blogunun adı. İşte çok beğendim aşağıdaki sözleri, ve bunda iyi başlık mı olur, hadi dedim.

Yazar Selen Servi. Tesadüfen e-posta kutuma düşmüş bir yazısından aldım, en çok içime dokunan son mısraları:
"Şükran” diyor ki aslında “şükür andadır”. 

“Derman” diyor ki “çare andadır”. 
“Ayan” diyor her şey, çünkü “açıklık/belirginlik anda”. 

“İnan” diyor çünkü “inayet/lütuf anda”. 

“Olanı Anla” diyor çünkü “kavrayış da anda, oluş da”. 
Zamanla… 

Çok hoş değil mi? Kim saklamış acaba bu anlamları bu gündelik kelimelerin içine? Atalar mı, spiritüel bir el mi :P

Cumartesi, Mart 13, 2010

Aradığınız Anne-Bebeğe şu an için ulaşılamıyor.

Okuduğunuz blogger aslında uzun zamandır servis dışı...

Denizhan ilk defa hasta oldu. Zaten ne çekiyorsam şu dilimden. Bir hafta önce dedim ki neredeyse kışı oğlanı hasta etmeden atlattık. Dedim, demeseydim. Hadi dedim diyelim, teyzemin dediği gibi popomu kaşıyıp, kulağımı çekip, tahtaya vurup, dilimi ısırsaydım. :(
Bir şekilde viral enfeksiyon sonucu geniz akıntısı ve öksürük. Bebeğiniz öksürürken, hem de bir çocuk gibi, hem de bir adam gibi takır takır olmasa da tekir tekir, içiniz kalkıyormuş. Kendimi şimdi bak atıyorum şu Harem Otogarı'nın üstündeki koruluk yamaçtan diyecek hale gelsem de bir faydası yok ki bizim minik kelebeğe.
Neyse sapıtık anne olarak yeni bir doktora gittik. Beni sapkınlıkla suçlayıp kahkalarla güleceklere kolay referans olsun diye, biraz kendim de merak ettiğimden bir doktor listesi hazırlamak istedim:
1.DOKTOR (İlk 2 ay): Z
Sanırım hasta bakmanın yanısıra müşteri ağırlamanın da ağırlığını omuzlarında hissetmekten bebeği bol bol över, bizi bol bol pohpohlardı. Z'ye göre Denizhan bir genetik mucize idi neredeyse:) Zihinsel gelişimi yaklaşık 40 gün öndeydi. Peh peh peh...
Ayrılma nedeni: Sekreterinin hayatımda gördüğüm en az empatik insanlardan biri oluşu sonucunda. Açıklayayım: Domuz gribi etrafta kol gezerken, çok acil hastalar var diye gayet sağlıklı çocukları içeri sokup, bol kahkahalar eşliğinde gayet keyifli olduğunu zannettiğimiz ve bizim önümüze alınan muayenin bitmesini beklerken 40 dakika beklememiz. Dikkatini çekerim, oğlum henüz yenidoğan o günlerde:)
2. DOKTOR (3,4-6. aylar): K
Doktorumuz aslında güvenebileceğim bir porte çiziyordu.
Ayrılma nedeni: Üstüste 2 randevuda da kritik şeyleri unutması, ve bir sonraki randevuda demediklerini demiştim iddiası. Ama en son olarak oğlum kilo almıyor diye ufak yollu azarlanmamızın hemen müteakibinde kendi torununu görsem kopmlekse gireceğimi söylemesi. 7. ayda 10,5 kilo ve emekliyormuş. Denizhan 6. ayında 7 kilo idi. ama sonra oğlumun parmaklarına ağırlık verdiğini görünce de bizimkini kıskanıp, dudak büktü. Bu ne sürreal bir doktor muayenesidir diye ben gene dellendim tabi çıkınca. Jetonum köşeli, o anda koca koca insanların bunca abuk davranışta bulunmasını anlayamadığım için kal geliyor.
3. DOKTOR (5. ay): Y
Ara bir randevu için 5. ayda gittik. Herşeyi bulamaç halinde yedirdiğini duyunca içim sıkıldı. Bak bak bak, annedeki seçiciliğe bak...
4. DOKTOR (6. ay): H
Aslında uyarılmıştım ama çok azarlandık be. Bunu da "Hah işte, bu bizim doktorumuz olabilir!" diye 3 gün düşündükten sonra farkettim. Diyorum ya, köşelendi jetonum :P Allah içim muayene için 2 saate yakın süre ayırdı. Ama hep korku pompalandı. Hamilelik ve sonrasında aldığım ilaçları sordu. Ben gururla 4 kere parol aldığımı söyledim. Gururla derken, allaha şükür ciddi bir hastalık yaşamadım, ama dayanılmaz hale gelmediği sürece hiç bir şikayetim için ilaç kullanmadım. 4 kere dayanılmaz başağrım oldu. Bunu duyunca yüzünü bir felakete seyici olmuşcasına buruşturdu.Aman tanrım, o kadar mı kötü bir şey yapmıştım?
Oğluma 2 gün meyveden sonra direkt tencere yemeğine başlattı.
Bir de hiç sevecen değildi. Ama ama hani işimizi sevecektik?
Son olarak muayenenin 1.5 saatinde uykusuz bizim konuşmalarımızın bitmesini bekleyen oğlumu muayene için soyarken rahatlatmak için hafifçe şarkı söyleyince, "Ne gerek var, normal bir şey bu!" diye çıkştı. Ama ama???
Aslında şöyle demeliydim: "Sanki sana soracağım! Biz oyun oynuyoruz çocuğumla. Sıkılmış bebek. Karşında kravatlı adam mı var? Demedim, diyemedim. zira gene jetonun tıngır tıngır dönerek yuvadan aşağı düşmesi 2 haftamı aldı.
Bu süreç kolay değil. Öncelikle ailem ve eşim bana sapıtık muamelesi yapıyorlar. Ama ben kafamda bir bebek büyürken annenin güvenebileceği işin farklı tüm yönlerini kaplayan/kapsayan bir doktor bulamadım.
***
Farkettiyeniz bu ayda iki doktora gittik, doktorlardan oluşan bir basket takımı kurmamıza 1 kaldı derken...
***
5. DOKTOR (7. ay):A
Çok şeker bir doktor. Çok ilgili, normal. Normal ne demek bugünlerde, ne nimet biliyor musunuz:)
Muayene sırasında "E bu öyle fıkır fıkır ki, sen buna kilo aldıramazsın, üzülme, zamanla toplar." dedi. Bizimki o sırada anneannesinin kucağından sol omzuna tımanıp, kah saçlarına dalıyor, kah arkadaki ilk yardım kutusunu itiştiriyor. Hay yaşa doktor bey, ben de biliyorum normal çocuğum da, her gittiğim doktor dudak büküyor. Öf be, bilimsel olarak rahatladık sonunda :D
Doktorumuz öyle zarif ki, 3 gündür diş ağrısından dağılan miniğimize ne yapalım diye akşam 8'de aradığımızda,  hiç sıkılmadan beni dinledi, ne yapacağımızı anlattıktan sonra, önce "Geçmiş olsun." dedi, sonra "Pardon yahu, hayırlı olsun." dedi gülümseyerek.
E anormal olan ben değilim o zaman, heyooo...

Not: Bu yazıda fotoğraf yok, video yok, pardon ama dedik ya servis dışıyız :D

***Ekleme:8.ayda gene doktor değiştirdik. Aslında programı çok yoğun olduğu için Sabiha Paktuna'nın listesinde sıra bekliyorduk. Sıramız gelince gittik. Henüz tanı konulmamış alerjimizi hemen farketti.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...