Cuma, Ekim 22, 2010

Sünnet...

Hayat, kader, akış karmaşık...
Tanrı kavramı derseniz, hep korkutucu değil, bilakis sevgi dolu ve muzip bir varlık olarak canlanır beynimde.
E Muzip Tanrım, sırf ben büyüyeyim diye, gene şakasını yaptı.
Ben ki, henüz hamileyken, bir oğlum olacağını öğrenmişken, elime Nil Gün'ün Sünnet kitabını alıp, eşim Ali'yi canından bezdirme seanslarına başlamıştım. Şöyle ki ben ne kadar dayatma/dogma/önüme konan geleneğe kıllanan bir yapıdaysam, Ali de o kadar 'olsun'cudur. Bu yüzden, Ali'nin uyumlu, benim uyumsuz olduğumu değil, zıt olduğumuzdan, çekişen ama birbirimizi de tamamlayan bir ikili olduğumuzu düşünürüm, ya da düşünmeyi tercih ederim :D
İşte bu sünnet işini yaptırmasak gibi lafları telaffuz ettiğim anda, aslında gayet de beklediğim üzere, konuştuğum aile bireyine kal geliyordu. Odada zaman öyle bir duruyordu ki, gözgöze bakarken sanki biraz daha dişimizi sıksak, hava moleküllerinin etrafımızda  dolandığını tenimizde hissedeceğiz.
Neyse sonuçta Ali ile bu konuyu yüzeyselce tartışıp, zamana bırakmaya ama doğduğu an sünnet ettirmemeye karar vermiştik. En azından kendini bilsindi, kendini ifade edebilir bir yaşa gelsindi.
Iııh, öyle olmadı.
Denizhan doğumda tesbit edilen bir sebepten dolayı, henüz oral dönemden çıkmadan, yani 18 aylık olmadan önce sünnet olması tavsiye edildi. Maalessef karı-koca ağız tadıyla "Sünnet yapılması şart mıdır?Yoksa gereksiz midir?" üzerine bir münazara bile yapamadan karar kesinleşti: Bizim oğlan sünnet olacak!
Geçtiğimiz süreci, operasyona dair araştırmalarımızı başka bir yazıda detayları anlatmayı bir başka anne-babanın işine yarar diye isterim. Ama şu an mecalim yok. Sadece fotograf paylaşmak istiyorum. Ben sadece "operasyon, narkoz, yarebbim" diye enerjisel olarak diplerde sürünürken, akıllı Halası ve Babaannesi "E bu sünnetse, hani bunun kıyafeti, hani bunun süsü?" diyerek beni gülümsetmeyi başardılar. Bilen bilir geleneklere elimde balta girişen bir tiptim ben, de bu sefer, tam da bu ince düşüncelerinden dolaylı operasyon gününün rengi koyu kahveden beyaz-laciverte çevrildi. Yok henüz giymedi. Adam oldu yahu, gözlerim doluyor. Yok geleneklerden hoşlanmazmışım, falan, yok anne olunca herşey çok farklı.
Biz henüz taze ruhlarla muzipçe eğlenen Tanrı'ma gülümsüyorum ki operasyon ve sonraki 24 saatte herşey yolunda gitti, teşekkürler. 
Aşağıdaki operasyon sonrası fotoğrafı da ekliyorum, Denizhan'ın kafası henüz hala anestezinin etkisiyle iyiyken. Çünkü unutmayı değil, "Yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır. Aştığımız sıkıntılar, varacağımız noktanın gölgesidir." diye düşünmeyi arzu ettiğim için oğlumun elinde Damar Yolu diye tabir ettikleri iğne sabitlenmiş hali. Bizim kıpır kıpır oğlumuz elinde bu nesneyle 24 saatten fazla  dayandı. 
Şimdi önümüzde dikişleri patlatmadan geçirilecek koca 1 hafta ve bu konuda azami gayret ve kudurukluk gösterecek 1 minik adam var. Bizimleydiniz, belki farkında, belki dua ederek, belki enerji gönderdiniz, belki şimdi duydunuz. Bizimleydiniz, biliyorum...

4 yorum:

  1. kıyamam ona! eh hayırlı olsun!

    YanıtlaSil
  2. Gecmisler olsun! Kucuk adam buyudu desene :) Sunnet icin hangi yontemi tercih ettiniz, anladigim kadariyla birkac yontem varmis.

    YanıtlaSil
  3. Geçmiş olsun! İnşallah tez zamanda iyileşir:)

    YanıtlaSil
  4. @Teşekkürler Can Ali'nin annesi.
    @BB teşekkürler. Bizde doğumdan gelen özel bir durum söz konusu olduğu için standart bir yol izlenmedi.
    @Teşekkürler Mutlu. İnşallah Denizhan'ın da Alp gibi okula başladığı günleri de göreceğiz...

    YanıtlaSil

Yaşanan her an, hissedilen her duygu benzersiz ve "1" kerelik. Unutmamak için yazıyor ve paylaşıyorum...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...