Çarşamba, Eylül 29, 2010

Ebeveyn olmak, Suçluluk duymak...


Ali ile film zevklerimiz her zaman tutmaz. Geçen yılların etkisiyle gene de yaklaştık birbirimize diyebilirim. Eskiden bayıldığım uzun uzun nefes alınıp, sigaranın dumanının burundan üflemesinin bile dakikalar sürdüğü filmleri artık kaldıramıyorum. Aynı ana haber bültenlerinde olduğu gibi, bunları artık bünyem almıyor. Türkiye'de yaşıyoruz, insan içini daraltmak isterse sokağa çıkması yeterli bence. Sanat filmleri demişken "Paramparça Aşklar,Köpekler" gibi filmler hariç tabi, onun hala dimağımda izi vardır.
Neyse beraber yaptığımız bir ritüel mi desem, nasıl adlandırsam, hah, bir alışkanlık var. DVD'ler yaygınlaştı, malum, pek çok türde film var evimizde. Ama  en önemlileri çok canımız sıkıldığında, biraz tadımız kaçtığında başvurduklarımız: sabun köpüğü ama çok gülümseten bir kaç film duruyor rafımızda. Biri 50 First Dates, bir başkası Mamma Mia!

Mamma Mia tamamen ABBA şarkılarından yapılmış bir müzikal. Önce müzikali yapılıyor, dünyaca meşhur oluyor, ardından filmi çekiliyor. Sahne sanatlarını sevsem de, müzikalini seyretme şansı bulmuş olsam da, Yunan adasında geçen bu müzikalde fondaki doğal güzellikler nedeniyle oyum filmden yanadır. Tabi bir de Meryl Streep apla'nın varlığı!

Bu filmde beni en son geçen hafta izlediğimde, hani neredeyse daha önce hiç çarpmamış bir şarkı çarptı: Slipping Through My Fingers burada dinleyebilirsiniz, muhtemelen tanıdık gelecektir. 
Neresi mi çarptı, sözleri. Hakkını verememek korkusuyla hiç sevmediğim bir iş yapıp beni çarpan yerleri tercüme etmeyeceğim. Müsaadenizle zıp zıp bir çocuklu bir kadınım, içeriğinden bahsedeceğim. İsteyen sözlere şuradan bakabilir.
Şarkıda hızla geçen yıllarla büyüyen çocuğunun elinde okul çantasıyla bakan bir anne/babanın hisleri anlatılıyor. Bir anda geçen yıllar,  paylaşılanlar yanı sıra yaşanamayanlar ve şarkıya adını veren, kaybetme, ellerinden kayıp gidivermesi hissi. Ama öyle Ferdi Tayfur ağzı değil, şeker şeker anlatılıyor bunlar. Sonra şarkının bir yerinde şöyle diyor:
Then when she's gone there's that odd melancholy feeling
And a sense of guilt I can't deny
***
Sonra O yokken çöken garip melankoli duygusu
Ve varlığını inkar edemeyeceğim suçluluk duygusu...

Film bende şarkının başında kopuyor da, tam burada, bu suçluluk duygusunda garip bir farkındalık yaşadım. Anne-baba olunca hayatınıza davet ettiğiniz bu masuma karşı çok yoğun duygular hissediyorsunuz. Ben bir de hep dipsiz bir suçluluk duygusu. Hep eksik yapmışım, hep bir şey atlamışım, eksik düşünmüşüm, daha da iyi yapabilirmişim, ya da bir başkası benden daha iyisini yapabilirmiş hissi. Ki bu his içten içe çok yiyip bitirici ve gereksiz aslında. Bildiğim her şeyi uygulayabilsem Budist değil, Buda'nın kendisi olurdum ama maalesef:)

Konuştuğumda böyle hisseden pek çok anne var. Bu bizim küçük ailelerde, her şeyin, ağlayan ve hatta zaman zaman uyumayan bebeğin bile normal olduğu algısının olmayışından. Bir de bizlerin korkularını sömürerek bundan para kazanan doktorlar, bebek bakım kitapları. "Bırakın, normaldir.Rahat olun." diye doktoru goygoyculukla kızan anne baba bile duydum. Of bu yazı bitmeyecek anlaşılan.
Şöyle yapalım, ben yatmaya gideyim, yazıyı okuyanlar bir zahmet bağlasın, isterlerse yorum yazsın:) Ya da istemezseniz, bırakın dağınık kalsın:)

Bizimkinden haberler: Artık İş Kitapları özetleri vs. okuyor oğlumuz. Şİmdiden neden içini karartıyor bilmem ama en sevdiği dergi ve ekleri Capital:)

2 yorum:

  1. Rahat ebeveyn olmayi ogrenmek/hatirlamak icin yurtdisina gitmek lazim, ben artik ona karar verdim! Bu ulkede biraz zor bunu basarabilmek; ya izole edeceksin kendini ya da birkac (bir tane degil) yardimcin falan olacak... Buraya geldigimden beri pimpirik yapmaya basladim olur olmaz konularda. Halbuki incir cekirdegini doldurmayacak seyler cogunlukla. Bir de cocugu hayatin ne kadar merkezine koymali sorunsali var. Tamam ilk yillarda sana bagimli, sana muhtac cocuk ama bizdeki sahiplenme omur boyu surup gidiyor. Emekli olunca bosluga dusenler, ne yapacagini bilemeyenler gibi cocuk yuvadan cikinca onunla mesgul olunan vakti nasil dolduracagini bilemeyenler hic de azimsanacak kadar degil bizde. Daginik oldu biraz ama doluyum bu konularda anlasilan :))

    YanıtlaSil
  2. @BB, Hak vermemem elde değil. Sokaktan ve hatta yakın çevrenden aldığın sürekli negatif geri besleme ve imalar insanda en yakın yardan kendini atıverme hissi uyandırıyor. Yorumunun 2. kısmı için ise Halil Cibran'ın Çocuklar'ını akıldan da, kalpten de eksik etmemek gerek diyorum:)

    YanıtlaSil

Yaşanan her an, hissedilen her duygu benzersiz ve "1" kerelik. Unutmamak için yazıyor ve paylaşıyorum...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...