Pazartesi, Eylül 20, 2010
Mütevazı Patron...
Öyle yere bakan, mütevazı duruşlarına hiç kapılmıyoruz Denizhan bilesin. Tipik bir Aslan burcu olarak evdeki patron sensin, kabullendik:)
İmza: Evdeki Yay & Koç - sözümona Zodyak'ın diğer ateş burçları:)
Pazar, Eylül 19, 2010
Elveda Oryantal Kraliçesi...
Yazamadım, sebebi muhtelif. Oysa Denizhan'ın doğumgünleri, yaz tatilindeki maceraları falan çok resim ve yazı var zihnimde.Yazamama sebebim özetle Evdeki Yardımcı sorunsalları ve Ali'nin zatürre olması. Zatürre mevzu başka bir yazıda anlatırım belki ama yardımcı meselesi pek derin:P
Zannediyordum ki, evde bir yardımcı olunca ev işleri bitecek, çocuk daha kolay büyüyecek. Yok henüz beceremedik. Zaten aynı evde 2 kadın zor zanaat, bir ipte iki cambaz misali. Hem işveren olup, hem tadında ilişki kurup, hem motive edip, hem dengeleri koruyup, hem de evdeki hanımı çalıştırabilmek daha zor zanaat-mış. Gündüz evde verimli iş yapılmayınca gece de pc başına oturmak bana haram oldu tabi.
Zannediyordum ki, evde bir yardımcı olunca yeni iş hayalimize konsantre olabileceğim. Yok, bu da mümkün olmadı, gördüğünüz gibi pc'mi bile açamadım. İ-phone sağolsun, artık kapı aralığında, ocak başında ne kadar, kaç saniye bağlanabildiysem.
Son yardımcımız E-ki burada kendisini artık Barbie abla olarak anacağım- gerçek bir vaka analiziydi. İlk başlarda "3 çocuk sahibi anne, mağrur ve gururlu kadın, her işin altından kalkabilecek zeyna" formasyonu, Türkiye'de merkezin ve solun hali gibi giderek güç kaybedip sonunda şu formata dönüştü:
-"Ben ev işi yapmam. Benim görevim değil."
Evet bunu da dedi. Özellikle son dönemde o Denizhan'ı kucağında tutuyor, ben canhıraş şekilde iş yapıyordum. Neden ben iş yapıyordum, çünkü Barbie abla kendini yormadığı için hangi iş yapsa bir şeyler eksik kalıyor, ben 3-5 söylemekten usanıp, sonunda işe kendim girişiyordum.
Sonunda Ali zatürre olup da evde yatmak zorunda kaldığı hafta bizi olay yerinden gözleme imkanı elde edince beni daldığım gaflet uykusundan uyandırdı. En son ben gene dalmış buzdolabının derinliklerine, son aylarda el değmemiş bakir yörelerine, bir yandan temizler, bir yandan tasnif eder, yerleştirirken Ali gelip sordu: "Ne iş?"
Zira o anda Barbie abla kucağında oğlum ile beni izliyorlardı.
Maalesef nereden nerelere geldik dedim. Daha bir sürü boş laf, kendini savunayım derken dediği şeyler. Boşa ona laf yetiştirip kendimi yorup, enerjimi düşürmedim. Gene de yazayım, gene ileride aynı şekilde birini tepeme çıkarırsam, kendime ikazım olsun.
İlk başta "Ne iş olsa yaparım." derken, bir şekilde bizim oğlanı bırak oynatmayı, yaka iğnesi gibi kucakta dolaştırmaktan başka bir işe imza atmaz olmuştu. En son ben alışverişe gittiğimde, oğlanı uyuturken bizim yatakta, benim yastığımda rahatça uyuması da 10 puanlık bir hareketti:) (Ki o odada 2 kişilik bir koltuk var, yoruldum dese gündüzleri kendisine tahsis edilmiş ayrı bir odada 3 kişilik başka bir koltuk var, yoruldum dese eve gitmesine izin verecek insanlık bizde var.) Oysa olay anında Ali'nin zatürreden yatıyor ve bütün bunlara şahit oluyor. Yorgunluktan değil yahu, rehavetten, miskinlikten. Otur, otur insanın içi geçer tabi. E bizim de gönlümüz geçti sonunda...
Fotolar hakkında bir kaç Not:
1. Foto: Döndüğümüz gün. Nasıl marsık gibi yandığımıza dair.
2. Foto: Döndükten bir kaç gün sonra bahçeli tatilden apartman hayatına şeyettiremeyen oğlumuz kurtlarını döksün diye Emirgan Korusu.
3. Foto: Tatilden, Bodrum'dan. Babaannesinin balkonunda hamak keyfi.
Zannediyordum ki, evde bir yardımcı olunca ev işleri bitecek, çocuk daha kolay büyüyecek. Yok henüz beceremedik. Zaten aynı evde 2 kadın zor zanaat, bir ipte iki cambaz misali. Hem işveren olup, hem tadında ilişki kurup, hem motive edip, hem dengeleri koruyup, hem de evdeki hanımı çalıştırabilmek daha zor zanaat-mış. Gündüz evde verimli iş yapılmayınca gece de pc başına oturmak bana haram oldu tabi.
Zannediyordum ki, evde bir yardımcı olunca yeni iş hayalimize konsantre olabileceğim. Yok, bu da mümkün olmadı, gördüğünüz gibi pc'mi bile açamadım. İ-phone sağolsun, artık kapı aralığında, ocak başında ne kadar, kaç saniye bağlanabildiysem.
Son yardımcımız E-ki burada kendisini artık Barbie abla olarak anacağım- gerçek bir vaka analiziydi. İlk başlarda "3 çocuk sahibi anne, mağrur ve gururlu kadın, her işin altından kalkabilecek zeyna" formasyonu, Türkiye'de merkezin ve solun hali gibi giderek güç kaybedip sonunda şu formata dönüştü:
-"Ben ev işi yapmam. Benim görevim değil."
Evet bunu da dedi. Özellikle son dönemde o Denizhan'ı kucağında tutuyor, ben canhıraş şekilde iş yapıyordum. Neden ben iş yapıyordum, çünkü Barbie abla kendini yormadığı için hangi iş yapsa bir şeyler eksik kalıyor, ben 3-5 söylemekten usanıp, sonunda işe kendim girişiyordum.
Sonunda Ali zatürre olup da evde yatmak zorunda kaldığı hafta bizi olay yerinden gözleme imkanı elde edince beni daldığım gaflet uykusundan uyandırdı. En son ben gene dalmış buzdolabının derinliklerine, son aylarda el değmemiş bakir yörelerine, bir yandan temizler, bir yandan tasnif eder, yerleştirirken Ali gelip sordu: "Ne iş?"
Zira o anda Barbie abla kucağında oğlum ile beni izliyorlardı.
Bunun üzerine biz o gün Barbie abla ile performans görüşmesi yapmaya karar verdik. Hemen konuşamadık. Zira kendisi 8 gün tatil izni, ardından bayram izni (3 gün), sonrasında mide rahatsızlığı (3 gün) derken son 3 haftada birbirimizi pek görememiştik.
Midem rahatsız diye gittiğinde doktor istirahat verince eve gidip yatmıştı. Geçmiş olsun, tabi yatsın da, bize bir haber uçıraydı. Yok o öyle yatmış, bizi aramadan, haber vermeden. Sonra Allah'tan bize işi düştü de geldi. Yoksa süresi belirsiz istirahat ne kadar sürebilirdi? (Başka konularda da sürekli kendi ailesine yalan söylediği için benim ona itimadım hiç kalmamıştı. Bu hastalık meselesi nde de günahı boynuna.)
Hazır evimizde bulunca yardımcımızı bizim performans konuşmamıza geldi konu. Ama dediğim gibi, ne söylesek "Benim görevim değil." dedi. Dahası şunu da dedi:
-"İşler yetişmiyorsa Özge'nin (-benim yani) hatası. Hem benim görev tanımımda bunlar yok"
Zzzzzt! Ali de film koptu burada. Bu esnada ben ancak gözlerimi yuvalarından fırlatmışken Ali rasyonel bir tepkiyi karşı filelere ulaştırmıştı bile.Maalesef nereden nerelere geldik dedim. Daha bir sürü boş laf, kendini savunayım derken dediği şeyler. Boşa ona laf yetiştirip kendimi yorup, enerjimi düşürmedim. Gene de yazayım, gene ileride aynı şekilde birini tepeme çıkarırsam, kendime ikazım olsun.
İlk başta "Ne iş olsa yaparım." derken, bir şekilde bizim oğlanı bırak oynatmayı, yaka iğnesi gibi kucakta dolaştırmaktan başka bir işe imza atmaz olmuştu. En son ben alışverişe gittiğimde, oğlanı uyuturken bizim yatakta, benim yastığımda rahatça uyuması da 10 puanlık bir hareketti:) (Ki o odada 2 kişilik bir koltuk var, yoruldum dese gündüzleri kendisine tahsis edilmiş ayrı bir odada 3 kişilik başka bir koltuk var, yoruldum dese eve gitmesine izin verecek insanlık bizde var.) Oysa olay anında Ali'nin zatürreden yatıyor ve bütün bunlara şahit oluyor. Yorgunluktan değil yahu, rehavetten, miskinlikten. Otur, otur insanın içi geçer tabi. E bizim de gönlümüz geçti sonunda...
Fotolar hakkında bir kaç Not:
1. Foto: Döndüğümüz gün. Nasıl marsık gibi yandığımıza dair.
2. Foto: Döndükten bir kaç gün sonra bahçeli tatilden apartman hayatına şeyettiremeyen oğlumuz kurtlarını döksün diye Emirgan Korusu.
3. Foto: Tatilden, Bodrum'dan. Babaannesinin balkonunda hamak keyfi.
Pazartesi, Eylül 06, 2010
Gücünün bittiği yerde Kaderin başlar...
Nehir aramızdan ayrıldı. Yazmaya elim gitmedi. Zeynep hanım'ın yazısını okuyup içimde sessiz bir çığlık yükselip, daha henüz kafamda herşey döner ve bir tepki bile verememişken, ansızın Ali gelip yanıma oturdu koltuğa. Hiç bir şeyden habersiz dedi ki:
-"Gücünün bittiği yerde Kaderin başlar..."
Kaldım. Kaç zamandır bana söyleyecekmiş, denk gelmemiş.
İşte budur Nehir'in hikayesi. Annesi, babası ve kız kardeşi insan üstü bir iş yaptılar, maddi, manevi. Bu kadarmış, buraya kadarmış. Gene de en zor günlerinde bile yazdıklarıyla bizi aydınlatan güçlü kadın Zeynep Hanım sayesinde Nehir hayatlarımıza dokundu. Artık hiç birimiz, hiç bir şey aynı olmayacak. Bizde pek çok farkındalık yarattığınız için teşekkürler.
Allah size dayanma ve devam edebilme gücü versin.
Not:Resim OİP'in eseri, istersek paylaşmamızı gönülden istemiş . Bir başka blogcu anne-Damla Nehir'e çok güzel veda etmiş, paylaşmak istedim.
-"Gücünün bittiği yerde Kaderin başlar..."
Kaldım. Kaç zamandır bana söyleyecekmiş, denk gelmemiş.
İşte budur Nehir'in hikayesi. Annesi, babası ve kız kardeşi insan üstü bir iş yaptılar, maddi, manevi. Bu kadarmış, buraya kadarmış. Gene de en zor günlerinde bile yazdıklarıyla bizi aydınlatan güçlü kadın Zeynep Hanım sayesinde Nehir hayatlarımıza dokundu. Artık hiç birimiz, hiç bir şey aynı olmayacak. Bizde pek çok farkındalık yarattığınız için teşekkürler.
Allah size dayanma ve devam edebilme gücü versin.
Not:Resim OİP'in eseri, istersek paylaşmamızı gönülden istemiş . Bir başka blogcu anne-Damla Nehir'e çok güzel veda etmiş, paylaşmak istedim.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)