Fikrin mühim, OY'un çok çok mühim!
Sen bir kişisin ey okur,
Zannettiğinden çok fazlasın.
Hatta bir de silkinip kalkiversen referandum günü tozlanmış sandalyenden
Göstersen kendini
Desen ki "Yeter bizi güttüğünüz, davar değiliz biz!"
Ülkemi satmayın, oğlum ve tüm bebeklerin bir geleceği, seçme hakkı olsun!
Aklınız karışıksa referandum hakkında, buyrun buradaki yazıyı 5dk'da okuyun.
Çarşamba, Ağustos 18, 2010
Pazartesi, Ağustos 16, 2010
Kişilik, pişik...
Bebekler -bence- karakterlerinin ana hatları belirlenmiş olarak doğuyorlar, ister DNA transferi deyin, ister kader. Denizhan'ın bir saniyesinin bile kendi ilgisini çekmeyen bir aktivite ile harcanmasına tahammülü yok. Alt değiştirmeler hep kriz bizim için. Ama ciddi krizler, zaman zaman 2 kişi ancak bir bebeğin altını değiştirebildiğimiz zamanlar hiç de az değil. Gülmeyin olur mu öyle şey diye, başınıza gelir:) Doktorumuza bunu söylediğimizde, eski Türk filmlerinde Avrupalar'da okumuş karakterin bu entellektüel(!) altyapısını vurgulamak için katılan hafif bir aksan ile verdiği cevap: "Ah ne hoş, joy of exploration!" dedi. Neymiş meali derseniz, "Ah ne mutlu size ki bebeğiniz keşfetmeye karşı çok ilgili ve mutlu, ki o zamanları boşa kayıp kabul ediyor.".
Gene bir çözüm bulamamış ben-annenin aklına Eureka diyerek oğluna bu zamanlarda kitap okutma fikri geldi. Evet evet sonuç gayet başarı görünüyordu, ama sadece 3 alt değiştirme seansında işe yaradı.
Alt değiştirme demişken isilikle ilgili bir not:
Denizhan ağustos doğumlu. Yazın en sıcak günlerini yaşamış bir bebek olmasına rağmen, anne sütü alması ve günlük banyosundan sonra asitliği %0.2'lik özel zeytinyağı ile yağladığımızdan sanırım, hiç öyle önemli miktarda isilik olmamıştı.
Tam da 1 yaşını kutladığımız bu zamanlarda son 3 haftadır dehşet bir isilik problemimiz ortaya çıktı. Ne yapsak önünü alamadık. Burada bulduğumuz zeytinyağlarının asitidesinin yeterince düşük olmamasından şüphelendim önce. Ünlü bir bebek markasının bebe yağını içime pek sinmese de bir kaç gün denedim, işe yaramadı. Doktorumuzu aradım, "Oh, dipaer rash!" (Oh, bebek bezine bağlı tahriş.) dedi" bir krem önerdi, aldım baktım içinde kortizon var, hiç elimi sürmek gelmedi içimden, sürmedim de. Zaten pek ilaç, kozmetik ürün kullanma taraftarı olmasak da baktık iş ciddi, bez tahrişine karşı Desitin kullanmaya başladık tekrar. Sonra 3 ayrı firmanın bebek bezi denedik. Hatta Klorinsiz Bebek Bezi - Chlorine Free Diaper olarak önerilen Seventh Generation sipariş etmeyi düşündüm. Sonra sevgili Amazon'un bu kalemde de TR'ye gönderim yapmadığını öğrendim. Of derken, TR'ye gönderilmeyen ürünleri getirtmenin iki kanalını öğrendim. Emziren Anneler platformunda sevgili Püren annenin önerisi Borderlinx ve arkadaşım Çisem'in önerisi Amerika'dan iste.
Tam sipariş vereceğim "Puff!" isilik ve neredeyse bölgesel kızarıklıklar yok oldu. Zanlı ıslak mendiller kanımca.
Şöyle ki, oğlumuz doğduktan bir süre sonra ıslak mendilleri terk edip poposunu yıkamaya başlamıştık. Yazlıkta Banyoya merdivenle çıkıldığı için -günde kaç kere denize girip, duş alınıyor nasılsa rahatlığının da etkisiyle- arada ıslak mendile geri dönmüştük. Tekrar terk ettik ıslak mendilleri ve pişikler de mucizevi şekilde yokoldular. (Mucizevi derken - insan vücudunun kendini yenileme hızı inanılmaz demek istiyorum.:)) Deniz suyu da iyi geliyordur iyileşme hızında bittabi.
Salı, Ağustos 10, 2010
Sahilde 3 - Sahilden Kız Kaçırma
Denizhan yürümek konusunda pek temkinli. Ancak yumuşakça olan zeminlerde ayağa kalkıp o artık yanmış tombik bacaklarını titrete titrete adımlar atıyor. Sonra puff popo üstü düşüyor:) Ayakta kalkmak hoşuna gidiyor ki süreyi uzatmaya çalışıyor.
Saraydan Kız Kaçırma'nın bizim sahil versiyonunu yaşadık dün. Günde iki kere sahile gidince, bir de bebek olunca sahildeki herkesle ve özellikle küçük çocuğu olan anne-babalarla tanışıyorsunuz. Acaip bir sosyal çevre ediniveriyor, tüm çocukların da ablası, teyzesi oluveriyorsunuz.
Öğleden sonraki deniz sefamızda Denizhan'a yardımcı ablamız da geliyor. Hem kendi de denize giriyor, hem ben yorulunca o oynuyor.
Gene bu sahilde tanıştığımız hanımlardan biri ve annesi uzun zamandır bizim yardımcı ablamızı gözetlerlermiş. Arada sohbet edip hal hatır sorduğumuz bu insanları bizim ablamızla sahilde uzun uzun sohbet ettiler dün, bizden 4 şemsiye uzakta diyeyim. Daha doğrusu sohbet ediyorlar zannettim. Meğerse "gel bizimle çalış, biz yardımcımızdan memnun değiliz." diye aklını çelmeye çalışırlarmış.
Şaşırdım gene. Aklıma gelmez kendi çıkarım için başkasına zarar verecek şeyler. Kaldım. Gidip iki kelime laf etsem dedim, vazgeçtim, faydasız, neye yarar? Muhtemelen sahilden kız kaçırmayı düşünüp, gözümün içine baka baka yapan, laf cambazlığında da benden üstündür. Boşverdim. Ama canım sıkılıyor insanın insana ettiğine edebileceğine, ayrı.
Saraydan Kız Kaçırma'nın bizim sahil versiyonunu yaşadık dün. Günde iki kere sahile gidince, bir de bebek olunca sahildeki herkesle ve özellikle küçük çocuğu olan anne-babalarla tanışıyorsunuz. Acaip bir sosyal çevre ediniveriyor, tüm çocukların da ablası, teyzesi oluveriyorsunuz.
Öğleden sonraki deniz sefamızda Denizhan'a yardımcı ablamız da geliyor. Hem kendi de denize giriyor, hem ben yorulunca o oynuyor.
Gene bu sahilde tanıştığımız hanımlardan biri ve annesi uzun zamandır bizim yardımcı ablamızı gözetlerlermiş. Arada sohbet edip hal hatır sorduğumuz bu insanları bizim ablamızla sahilde uzun uzun sohbet ettiler dün, bizden 4 şemsiye uzakta diyeyim. Daha doğrusu sohbet ediyorlar zannettim. Meğerse "gel bizimle çalış, biz yardımcımızdan memnun değiliz." diye aklını çelmeye çalışırlarmış.
Şaşırdım gene. Aklıma gelmez kendi çıkarım için başkasına zarar verecek şeyler. Kaldım. Gidip iki kelime laf etsem dedim, vazgeçtim, faydasız, neye yarar? Muhtemelen sahilden kız kaçırmayı düşünüp, gözümün içine baka baka yapan, laf cambazlığında da benden üstündür. Boşverdim. Ama canım sıkılıyor insanın insana ettiğine edebileceğine, ayrı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)