Hala kafamız karışık. 1 ay önce aşıya ne gerek var diyen doktorların %90'ı caydı. "Yan etkiler standart canım." yeni söylemleri. E dolayısıyla, biz dahil çevremizdeki tüm anne- babalar da gene afalladı.
Sevgili blogcu anne mikrobiyolog halasıyla Domuz Gribi hakkında 1. ve 2. ropörtajlarını yayınladı. Sonra konuyu daha da derinden araştırabilmek için kaderin hoş bir cilvesiyle hasta oldu. Bir nevi savaş muhabiri misali savaş alanından bildirmeye başladı.
Hastalığı ailece nasıl atlattıklarını burada çok güzel yazmış.
Artık bir rahat edebilsek, kafamızdan atabilsek? Aşı olan arkadaşlarım mail atıyor, "O dendi, bu dendi, dayanamadık artık aşı olduk. Kafamız rahata erdi."
Biz aşıyı olmama konusunda hala kararlıyız. Aile üst meclis ve localarında da konu konuşuldu, hemfikiriz, grup tavrı aldık yani :)
Nazım Hikmet bana bu sabah gösterdi ki 1958'de bile aynı şeylerle korkutuluyormuş insanoğlu:
Ölen ölene, doğan doğana
Ağaç, yıldız, insan
Virüs falan filan
Bir telaş, bir kıyamet
Umut, keder, hasret
Doğan doğana, ölen ölene.
Ağaç, yıldız, insan
Virüs falan filan
Bir telaş, bir kıyamet
Umut, keder, hasret
Doğan doğana, ölen ölene.
E o zaman korkacak bir şey yok belki de, insanlık hala varolduğuna göre :P
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yaşanan her an, hissedilen her duygu benzersiz ve "1" kerelik. Unutmamak için yazıyor ve paylaşıyorum...