Sahildeyim, sabah saatleri, kumsal bomboş, deniz tertemiz. Denize girmek için bence günün en güzel zamanı. Günde iki kere Denizhan'ı denize götürüyoruz. Sabah 9-11 arası ve 15'den sonra bir kez daha. Gider gitmez bir tur deniz sefası. Sonra bizimki sahilde kumsalda kendince oyunlar oynuyor. İzlemesi çok keyifli. En çok da dizleri acımasın diye şempanze gibi dört ayak üstünde sağa sola gidişine gülüyorum. Hala 2 adımla kısıtlı yürümemiz, hep acelesi olduğu için, yürümekte de usta olmadığı için vakit kaybı geliyor, hemen çömeliveriyor 4 ayak, pıtır pıtır. Bizim acelemiz yok, istediğin zaman yürürsün:)
Sonra bu keyifli zamanın filmi kopuyor. Sahildeki taş, kumdan sonra sırada gördüğü şeyi ağzına atmaya kalktığı an ben havada üç takla, bir depar atıp elinden kapıyorum o. Nesne sigara filtresi! Fotografta dev anası gibi gölgem oğlum üstünde ya, tam bu şekil oluyoruz ondan sonra.
Sinir oluyorum sinir. Kimler yapmıyor ki bunu? İçiyorlar sigaralarını pıt gömüyorlar kumsala. Sadece sigara değil, bira kapakları, su şişesi, kapakları, boy boy torbalar. Ya bırakıveriyorlar ya da gömüyorlar sahile. Bazen de denize uçuveriyor. Peki ne oluyor arkamızda bıraktıklarımıza?
Bir cam şişe doğada 4000 yıl, plastik 1000 yıl, çiklet 5 yıl, bira kutusu 10-100 yıl, sigara filtresi 2 yıl süreyle yok olamıyor.
Ayrıca sigaranın içinde 5.500 farklı çeşit toksik maddenin önemli bir kısmı içene geçerken, önemli bir kısmı da sahilde bıraktığınız sigaranın filtre kısmında kalıyor. Veee orada hiç bir şeyden habersiz sakince oynayan bir yumurcağın herşeyi ağzına attığı gibi kendisini de atmasını bekliyor. Neden? Çünkü bu çocuk oral döneminde, kumu, taşı bile en güçlü duyusuyla tanımak istiyor.
E annesi senin elin armut mu topluyor? Bittabi toplamıyor ama istediğim mümkün mertebe ona düzgün bir ortam sunup müdahale etmeden özgürce oynamasını sağlamak istiyorum. Şu meretten sizi nasıl soğutacağımı bilmiyorum. Sahilden, denizden fırsat buldukça bir takım nesneleri toplayıp çöp kutusuna atıyorum ama bunun göle maya çalmaktan ne farkı var ki?
Not1: Sahildeki diğer anneleri izlemek de enteresan oluyor. Mesela biri 2.5, biri 4.5 yaşında iki çocuk sahile varır varmaz koşmaya başlıyorlar kumsalda. Zzzzt! Müzik gene duruyor. Anne sesleniyor sertçe: "Çabuk gelip ayakkabılarınızı giyin, yoksa ayağınıza cam batar!" Şaşırdım ilk bunu duyduğumda. Ama haklı belki de, biz sahile ve de denize neler neler atan bir milletiz.
Not2: Sigara Tiryakisi ve emziriiyorsanız AyçA'nın bu yazısını okuyun lütfen.
Not3: Denizhan'a mayo giydirmiyorum. Bir mailde sorulmuştu. Bu ilk gün heveslerimizden. Zaten bizimkisi karardı artık:)
Ozgecim, biz de Izmir'e gittigimizde kojonun arkadaslari ve 16 aylik ogullari ile parkta bulusmustuk. Baktik anne-baba cocugun yanindan bir dakika ayrilmiyor kum havuzunda. Tam "cik cik cik, naapiyorsunuz, rahat birakin takilsin cocuk" demistik ki, bize "birakalim ama kumlarin ici kedi-kopek kakasi, izmarit ve cam kirigi dolu, alip agzina goturuyor hepsini" dediklerinde "bir bildikleri varmis" diyerek sozlerimizi geri almistik! Hem cocuk ozgur olsun istiyoruz hem de baskalarinin yanlis hareketlerinden dolayi cocugu kendi haline birakamiyoruz! Nasil olacak bu is, cozemedim!
YanıtlaSilYa sorma, insanın çocuğu olmadan önce bol keseden düşündükleri, çocuk doğduktan sonra sokağa çıkmamızla birbir çöküyor:)
YanıtlaSilArkda Dev gibi gölgen çıkmış, ya da koruyucu Melek!
YanıtlaSil